Serverler Pvp Pvpserverler Pvp metin2 Metin2 pvp server tanıtımları
Forumumuz TAŞINMIŞTIR

http://www.pvpserverlerfrm.com
Serverler Pvp Pvpserverler Pvp metin2 Metin2 pvp server tanıtımları
Forumumuz TAŞINMIŞTIR

http://www.pvpserverlerfrm.com
Serverler Pvp Pvpserverler Pvp metin2 Metin2 pvp server tanıtımları
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Galatasaray Geçmişi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
furkan05
Moderatör

Moderatör
furkan05


Galatasaray Geçmişi Shanex10
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 41
Galatasaray Geçmişi Shanex11
<b>Rap Gücü</b> Rap Gücü : 107
Galatasaray Geçmişi Shanex11
Galatasaray Geçmişi Shanex11
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 02/02/11
Galatasaray Geçmişi Shanex11
<b>Yaş</b> Yaş : 27
Galatasaray Geçmişi Shanex11
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Erkek Galatasaray Geçmişi Shanex11
<b>Nerden</b> Nerden : Nereye
Galatasaray Geçmişi Shanex12
Galatasaray Geçmişi Reklam11

Galatasaray Geçmişi Empty
MesajKonu: Galatasaray Geçmişi   Galatasaray Geçmişi Empty4th Şubat 2011, 07:56

KÜNYE
Adı: Galatasaray Spor Kulübü

Kuruluşu: 1905 Sonbaharı

Kurucuları: Ali Sami Yen, Asım Tevfik Sonumut, Emin Bülent Serdaroğlu,
Celal İbrahim, Bekir Sıtkı Bircan, Reşat Şirvanizade, Refik Cevdet
Kalpakçıoğlu, Abidin Daver

Kurulduğu Yer: Galatasaray Lisesi 5. sınıfı

İlk Renkler: Kırmızı-Beyaz ( Sonradan Sarı- Siyah ve Sarı -Kırmızı)

İlk Lokal: Galatasaray`da Bulgar Sütçü`nün Dükkanı

İlk Amblem: Tobler Çikolatasındaki kartal

İlk Başkan: Ali Sami Yen

İlk Maç: Galatasaray- Kadıköy Faure Mektebi (2-0)

İlk Spor Dalı: Futbol

İlk Şampiyonluk: İstanbul Pazar Ligi Şampiyonluğu


Kuruluş Hedefi: " İngilizler gibi toplu halde oynamak, bir renge ve isme sahip olmak.
Türk olmayan takımları yenmek."
KURULUŞ:
Galatasaray Spor Kulübü, Türk Spor Tarihi'ndeki öncü olma özelliğini hiç
kuşkusuz içinden doğduğu ve gene öncü bir kurum olan Galatasaray
Lisesi'nden (Mektebi Sultani) almıştır. Okul ile kulüp arasındaki
koparılmaz bağ, yadsınamayacak bir gerçeklik ve övünç kaynağıdır.

Devlet adamı yetiştirmek amacıyla II. Beyazıt tarafından 1482'de kurulan
mektep, adını kurulduğu bölgeden alır ve "Galata Sarayı" olarak
anılmaya başlar. Okul modern konumuna 1 Eylül 1868'de Sultan Abdülaziz
döneminde kavuşur. Okul' un yeniden yapılanmasıyla birlikte, Türkiye'de
de gerçek anlamıyla ilk sportif çalışmalar başlamış olur ve okulda Beden
Eğitimi dersi jimnastikçi 'Monsieur Curel' tarafından eğitim programına
konur. Bu atılımlar gerçekten bir devrim niteliği taşımaktadırlar.
Curel, modern aletler eşliğinde çalıştırdığı öğrencileri sportif açıdan
geliştirirken, onlar için Kağıthane'de bir idman Bayramı düzenler. Yıl
1870'tir. Bu etkinlikte başarı gösteren sporcular değişik ödül ve
madalyalar kazanır ve yarışmaların sonunda öğrencilere "kuzulu pilav"
verilir. Bu da, sonraki yıllarda bir başka geleneğin başlangıcını
oluşturur.

Curel'den sonra görevi devralan yabancı spor hocaları (M. Moiroux,
Signor Martinetti, Stangali gibi), jimnastik ve atletizmin yanı sıra,
değişik branşlara da eğilerek (yüzme, kürek, aletli jimnastik), bir ilki
daha başlatmış olurlar. Bu çalışmaların ürünü çok geçmeden alınmaya
başlanır ve adı Türk Spor Tarihi'ne altın harflerle yazılan Faik
Üstünidman'ın yanı sıra, Binbaşı Mazhar Kazancı, Abdurrahman ve Ahmet
Robenson kardeşler GSL'nde görev alıp, izcilik, tenis, hokey gibi spor
dallarının öğrenciler arasında yaygınlaşmasını sağlarlar. Özellikle
Üstünidman'ın ön ayak olmasıyla, öğrenciler futbolla tanışırlar. Ama
oynanan futbol, bir kör dövüşünden farklı olmayan ve kural tanımayan bir
koşuşturmayı andırmaktadır. Ama futbol GSL' nin Tören Kapısı'ndan
adımını atmış ve tam bir salgına dönüşmüştür.

1901 yılında İstanbul'da yaşayan iki İngiliz, James Lafontaine ve Horace
Armitage, Rum ve İngiliz oyunculardan oluşan Kadıköy Futbol Kulübü'nü
kurmuşlar ama 1903'te takımdaki İngilizler bir anlaşmazlık sonucu
ayrılarak Moda Kulübü'nü oluşturmuşlardır. 1904 yılında ise bu kulüpler,
Imogen, Elpis, Strugglers takımlarıyla anlaşarak, İstanbul Futbol
Birliği'ni hayata geçirmişler ve bugünkü Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu
Stadı'nın yerinde bulunan "Union Club-İttihat Spor" sahasında düzenli
karşılaşmalar yapmaya başlamışlardır. Görüldüğü gibi bu takımlar yabancı
ya da azınlık takımlarıdır. Türk olmayan ekiplerin gerçekleştirdikleri
bu ilk futbol karşılaşmaları, GSL öğrencilerini hem ilgilendirir hem de
çok üzer. Artık onların amacı, kendi futbol kulüplerini kurmak, ölesiye
sevdikleri bu oyunun kurallarını "hatmetmek" ve yabancılarla boy
ölçüşmektir.

Türk olmayan takımları yenmek

Galatasaray Spor Kulübü'nün kurucusu Ali Sami Yen, "Ellinci Yıl" kitabında kuruluş öyküsünü şöyle anlatır:
"1 Teşrin 1905'te mektebin beşinci sınıfında edebiyat muallimimiz merhum
Mehmet Ata beyin dersi esnasında birkaç arkadaş baş başa vererek
Galatasaray'da bir futbol kulübü kurmaya karar verdik. İlk müteşebbisler
oyuna ve mücadeleye meyyal arkadaşlardan Asım Tevfik Sonumut, Reşat
Şirvani, Cevdet Kalpakçıoğlu, Abidin Daver, Kamil...gibi gençlerdi.
Mektepde tahsilde bulunan Bulgar ve Sırp talebesinden çevik ve kuvvetli
olanlar da bize iltihak etmişlerdi. Asım'ı muhasebeciliğe, Cevdet'i
ikinci reisliğe seçmiş, kendim de Reis olmuştum. Asım her hafta
arkadaşlardan birer kuruş toplamakda mahir olduğu için kendisini
muhasebeci yapmıştık. Ben Reisliği topu yağlayıp şişirmekle almıştım.
Topumuza evladım gibi bakardım. Zaten varımız yoğumuz da toptu. Mektebe
gelirken, domuz sokağından geçer, domuz yağı alırdım. Topu onunla
yağlar, şişirirdim; yamasını yeni pabucumdan kesmiştim. Bunu gören
arkadaşlar, bana hepimizden fazla paye vermişlerdi. Yani o zaman
Reisliğe ve diğer vazifelere payeyi, en çok çalışan kazanırdı. Cevdet de
ikinci Reisliği formaları yıkadığı için almıştı.

"Maksadımız İngilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve Türk olmayan takımları yenmek."

Kulübün adının Gloria (Zafer) ya da Audace (Cesaret) konulması yolunda
görüşler ortaya atılmışsa da, sonuçta Galatasaray olmasında anlaşmaya
varılmıştır. Araştırmacı Cem Atabeyoğlu, Galatasaray adının, bu takımın
yaptığı ilk maçta Rum ekibini 2-0 yenerken, seyircilerin onlardan
"Galata Sarayı efendileri"diye söz etmelerinden doğduğunu yazar. Bunun
üzerine kurucular da ismi benimserler ve "Adımız Galata Sarayı olsun"
derler.

Kurucu Listeler

1905'ten 1919'a kadar Galatasaray Spor Kulübü'ne Başkanlık yapan,
mektebin 889 numaralı öğrencisi Ali Sami Yen, inci gibi elyazısıyla
tuttuğu Galatasaray Terbiye-i Bedeniye Kulübü ıhsaiyet Defteri'nin
(Sayım-İstatistik Defteri) 181 ve 182. sayfalarında kurucu 13 üyeyi
şöyle sıralar: 1-Ali Sami Yen; 2-Asım Sonumut; 3-Emin Bülent Serdaroğlu;
4-Celal İbrahim; 5-B. Nikolof; 6-Milo Bakiş; 7-Pol Bakiş; 8-Bekir Sıtkı
Bircan; 9-Tahsin Nahit; 10-Reşat Şirvanizade; 11-Hüseyin Hüsnü;
12-Refik Cevdet Kalpakçıoğlu; 13-Abidin Daver.

1905'te Osmanlı İmparatorluğu'nda bir dernekler yasası bulunmadığından,
Galatasaray Spor Kulübü yasal olarak tescil edilme olanağını
bulamamıştır. 1912 yılında Cemiyetler Kanunu çıkarıldıktan sonra, kulüp
yasal bir kimlik kazandı. Yetkili makamlara kulüplerin tüzükleriyle
birlikte, kurucu üyelerin ad ve adreslerinin de bildirilmesi zorunlu
tutulduğundan, istifa eden ya da eğitimlerini tamamlayarak ülkelerine
dönen üyeler ilk listeden çıkarılmış ve 1 Eylül 1913'te kurucu liste
yeniden düzenlenmiştir. Kurucu üyelerin yeni sıralaması şöyle
gerçekleşmiştir: 1-Ali Sami Yen; 2-Asım Sonumut; 3-Emin Bülent
Serdaroğlu; 4-Celal İbrahim; 5-Bekir Sıtkı Bircan; 6-Reşat Şirvanizade;
7-Refik Cevdet Kalpakçıoğlu; 8-Abidin Daver.

Renklerin öyküsü

Galatasaray Spor Kulübü'nün ilk renkleri kırmızı-beyaz'dır. Bayrağımızın
renklerinden esinlenerek seçilen bu renkler, dönemin baskıcı ve
paranoyak yönetimi tarafından kuşkuyla karşılanmış ve futbolcular sıkı
bir takibe alınmışlardır. Bu nedenle, sarı-siyah renkler gündeme gelmiş
ama bunlar da kalıcı olmamış ve Galatasaray bugünkü renklerine
kavuşmuştur. Bu renklerin öyküsünü Ali Sami Yen'den dinleyelim:
"Birçok yerleri dolaştıktan sonra, nihayet Bahçekapı'daki Şişman
Yanko'nun dükkanına gidilerek orada zarif iki yünlü kumaşa tesadüf
ettik. Biri, vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı, öteki de, içinde
turuncudan iz taşıyan tok bir sarı. Tezgahtar, mahirane bir el hareketi
ile kumaşların dalgalarını birleştirdi. Bir saka kuşunun başı ile
kanadının yarattığı renk güzelliğine benzer bir parlaklık hasıl oldu.
Ateşin içindeki renk oyunlarını görür gibi olmuştuk. Sarı-Kırmızı
alevinin takımımız üstünde parıldamasını tasavvur ediyor ve bizi derhal
galibiyetten galibiyete götüreceğini tahayyül ediyorduk. Nitekim de öyle
oldu." Buna karşılık kuruculardan Bekir Sıtkı, söz konusu renklerin Gül
Baba'nın II.Beyazıt'a verdiği sarı ve kırmızı güllerden esinlendiğini
ileri sürer.



Galatasaray Dergisi`ne bize sağladıkları içerik için teşekkür ederiz.

GSnin amblemi nasıl doğdu?
Galatasaray ' ın ilk amblemi, 333 Şevki Ege tarafından çizildi. Bu,
ağzında futbol topu olan kanatları gerili bir kartaldı. "Kartal",
Galatasaray'lıların üzerinde durduğu bir amblem örneğiydi. Ancak, kartal
adı benimsenmeyince, Şevki Ege'nin kompozisyonu bir kenara itildi.
Sonraları , GS amblemi doğdu ve benimsendi.

Suat Başar,Galatasaray ambleminin nasıl doğduğunu şöyle anlatıyor:

Yıl 1923…

O yıl biz "cinquieme" da, yani lise 1' deydik. Arkadaşlarımızdan 74
Ayetullah Emin, sıra arkadaşı Şinasi (Şahingiray), ile birlikte her
hafta "Kara kedi" %90 nispetinde Ayet'in inci gibi el yazısı ile
yazılmıştır. Ayet, bir taraftan mecmuasının yazılarını temize çekerken,
bir yandan da sahifelerini ve bilhassa kapak vazifesi gören ilk
sahifesini süslerdi. Bir defasında bu kapakta hepimiz basit fakat zarif
çizilmiş bir "Gayin -Sin" gördük. Kırmızı Gayin' ın içine sarı bir "Sin"
oturtulmuştu. Hendesi çizgilerle ve muayyen ölçülerle resmedilmiş olan
bu şekil , kulübümüzün, yalnız kulübün değil, bütün Galatasaray '
lılığın remzi olacaktı. Ama, her şeyden evvel bu şekli kulübün
kongresine teklif etmek lazımdı. Bu teklifi kim yapacaktı?
Tasarladığımız arkadaş çekingendi ve kongre günü yaklaşıyordu. Nihayet o
gün geldi. 1923 yılında, bir gün mektebin resim sınıfında kalabalık bir
kongre toplandı. Ne ateşli, ne heyecanlı bir kongreydi o. Kimler yoktu
ki? Belli ki Galatasaray yeni hamlelere hazırlanıyor, spor sahasında
yeni inkilaplar yapacak, memlekette yeni çığırlar açacak. Teklifler ve
kararlar bibirini kovalıyor. Şinasi arkadaşımız Ayet'den "Gayin-Sin"
resmini almış, kongreye teklif edecek, ama o da çekingen,arka sıralarda
oturmuş bekliyor. Nihayet Şinasi'nin yanında oturan Dr. Namık (Canko)
merhum , söz alıp ortaya çıktı ve:

Arkadaşlar, genç kardeşlerimizden Şinasi Reşit, kongremize bir rozet
şekli getirmiş, kulübümüzün remzi ven rozetimizin şekli olarak kabul
edilmesini teklif ederim, dedi. Büyük bir resim kağıdına çizilmiş ve
renklerimizle boyanmış "Gayin-Sin" i ortaya çıkardı. Teklif alkışlar
arasında ittifakla kabul olundu. Ayet, yalnız eski harflerle "Gayin-Sin"
çizmekle kalmamış, aynı uslupla bir de "GS" yaratmıştı. Bunların
asılları Ayet'in Şinasi'nin yardım ile çıkardığı haftalık el yazısı
"Kara Kedi" mecmuasındadır. "Gayın-Sin" ilk defa 1925 de kurulan
Galatasaray talebe sandığının hazırladığı mektup, kağıt ve zarflarına
basıldı. Yine, 1925 de kabul edilen lise kasketine ve daha sonra lise
ceketlerine işlendi. Bazı imkansızlıklar, rozetin yapılmasını
geciktiriyordu. Nihayet bunu da sıra gelince, şekiller o zaman eski İpek
sinemasının kapısındaki dükkanlardan birinde Besim Koşalay ile birlikte
tuhafiye mağazası açan Nihat Bekdik'e verildi. Bir aksilik eseri bunlar
kayboldu. O zamanki İdare Heyetinin bastırdığı matbualarda ve
yaptırdığı rozetlerde Ayet'in eseri biraz şekil değiştirdi. GS nin
yaratıcısı Ayet Emin'i 29 eylül 1931 de toprağa verdik. Dr. Namık
ağabeyimiz 1933 yılında aramızdan ayrıldı. Allah Şinasi Şahingiray
arkadaşımıza uzun ömürler versin. GS yi gördükçe, her üçünü hatırlar,
ebediyete tevdi ettiklerimizi rahmetle yadederim.

Not: Maalesef, şu tatlı anıyı bize nakleden 550 Suat Başar ağabeyimiz de aramızdan ayrıldı. Nur içinde yatsın...

Teknik Adamlar
Sezon Antrenör
Nikolof (Futbolcu)-Bulgaristan
Emin bülent (Futbolcu)
Horace Armintage (Futbolcu)
Emin bülent (Futbolcu)
Sadi Bey
Ali Sami Yen
Necip Şahin (Futbolcu)
Adil Giray (Futbolcu)
Billy Hunter- İskoçya
Nihat Bekdik (Futbolcu)
Lamberg- Macaristan
Fred Pegnam- İngiltere
S. Pedeafoot- İngiltere
Hans Baar- Avusturya
Peter Szabo- Macaristan
Peter Tandler- Avusturya
Hayman- İngiltere
C. Zaharczuk- Polonya
Jhon Begget- İngiltere
Miço Dimitriyadis
J. Szweng- Macaristan
Pat Molloy- İngiltere
D. Lockhead- İngiltere
Gündüz Kılıç
Lazlo szekelly- Macaristan
Gündüz Kılıç
George Dick- İngiltere
Remondini- İtalya
Gündüz Kılıç- Çoşkun Özarı
Gündüz Kılıç
Eşfak Aykaç- Bülent eken
Kaleperoviç- Yugoslavya
Coşkun Özarı
Brian Birch- İngiltere
Brian Birch- İngiltere
Don Howe- İngiltere
Mansell- İngiltere
M. Allison- İngiltere
Fethi Demircan
Coşkun Özarı
Turgay Şeren
Brian Birch- İngiltere
Özkan Sümer
Tomislav İviç- Hırvatistan
Jupp Dervall- Almanya
Mustafa Denizli
Siggi Held- Almanya
Mustafa Denizli
Karlheinz Feldkamp- Almanya
Rainer Hollmann- Almanya
Reinhard Safting- Almanya
Graeme Souness- İskoçya
Fatih Terim
Mircea Lucescu-Romanya
Fatih Terim
Gheorghe Hagi
Eric Gerets

Enler ve İlkler
Gerçekleri tarih yazar...





Avrupa'da, yarıştığı Tüm Kupaları alan İLK ve TEK takım
GALATASARAY ;

Türkiye'nin İLK futbol takımı Galatasaray- (1905)
Dünya sıralamasında İLK On' da 1.sıraya giren İLK Türk takımı.
Devlet üstün madalyası alan İLK takım
UEFA kupasını hiç yenilgi almadan kazanan İLK ve TEK Türk takımı
Türkiye'nin en çok Şampiyon olan takımı (15 kez)
Üç yıldızı alan İLK takım
Türkiye Süper Ligi'nin İLK Şampiyonu
Dünya Kulüpler Şampiyonası'nda Avrupa Kıtasını temsil eden İLK ve TEK Türk takımı
Şampiyonlar Ligi'nde Çeyrek Final'e çıkan İLK ve TEK Türk takımı
İstanbul Şampiyonluğu'nu kazanan İLK futbol takımı- (1907-1908)
Yurt dışında İLK galibiyet alan Türk futbol Takımı-(1911)
Yurt dışında Türkiye'yi temsil eden İLK futbol takımı- (1911)
Şampiyonlar ligine katılan İLK Türk takımı
Avrupa'da, UEFA kupasını hiç yenilgi almadan kazanan İLK ve TEK takım
Balkanlarda UEFA Kupasını kazanan İLK ve TEK takım
Uluslararası maçlarda kendi sahasında ardarda EN çok galibiyet alan TEK Türk takımı - 20 kez

UEFA kupasını kazanan İLK ve TEK Türk takımı - (1 kez)
Avrupa Şampiyonu olan İLK ve TEK Türk takımı
Süper kupa kazanan İLK ve TEK Türk takımı - (1 kez)
İnternet Sitesine sahip İLK Türk takımı
İspanyolları deplasmanda yenen İLK Türk takımı.
İspanyolları eleyen İLK Türk takımı.
Bir sezonda 2 İtalyan takımını eleyen İLK Türk takımı (Milan-Bologna)
Bir sezonda 2 İngiliz takımını eleyen İLK Türk takımı (Leeds-Arsenal)
Avrupa maçlarında galibiyeti, mağlubiyetinden çok TEK Türk Takımı
Türkiye 1. Ligi'ni na-mağlup bitiren İLK takım (1985-86)


EN fazla aralıksız şampiyon olan takım. - 4 kez
Yerli hocayla EN çok şampiyon olan takım. GALATASARAY - 9 kez
EN fazla şampiyonluk yaşayan futbolcular Bülent (8 Kez)- Suat, Arif ( 7 Kez )
Bir sezonda EN fazla Avrupa Kupa maçı oynayan takım.- 18 kez (Süper kupa dahil)
Avrupa'da Şampiyonlar Ligine EN fazla katılan takım GALATASARAY - 6 kez
Şampiyonlar liginde EN fazla puan toplayan Türk takımı- 10 puan
Türkiye Spor yazarları Kupasını EN fazla kazanan takım
Türkiye Kupasını EN fazla kazanan takım -13 kez
Cumhurbaşkanlığı Kupasını EN fazla kazanan takım- 10 kez
Avrupa kupalarında 1 sezonda EN fazla puan toplayan takım. - 17 maç 34 puan
Avrupa'da, bir sezonda Avrupa kupalarında EN fazla galibiyet alan takım. - 11 kez (Süper kupa dahil)
Bir sezonda Avrupa kupalarında EN fazla gol atan takım.- 35 gol (Süper kupa dahil)
Deplasmanda aralıksız EN fazla yenilmeyen takım.- 40 kez
Bir sezonda EN fazla maç yapan takım. GALATASARAY - 59 kez (Süper kupa dahil)
Avrupa Kupaları'nda EN çok tur geçen Türk takımı. Bir sezonda EN fazla maç yapan futbolcu
HAKAN ŞÜKÜR - 54 maç 4697 dakika
Avrupa Kupalarında EN fazla maç yapan Türk takımı.
Türkiye liglerinde bir sezonda EN fazla gol atan takım. - 62-63 sezonu 105 gol
Türkiye liglerinde EN çok resmi kupa kazanan takım -56 kupa

Avrupa Kupalarındaki İLK Goller

1.GOL: Metin Oktay -27.08.1956 (Galatasaray-Dinamo Bükreş:1-3)
100.GOL: Uğur Köken -1.10.1969 (Galatasaray-Vatford:2-3)
200.GOL: Mirsad Seydiç-20.10.1982 (Galatasaray - Avusturya Wien:2-4)
300.GOL: Uğur Tütüneker -4.11.1992(Galatasaray - E.Frankfurt:1-0)
500.GOL: Tugay Kerimoğlu 5.11.1997 (Galatasaray - Sparta Prag:2-0)
400.Gol Faruk Yiğit tarafından 13.7.1996 tarihinde Kocaeli- Hibernias maçında atılmıştır.

Teşekkürler GALATASARAY !

Teşekkürler; Bu gurur veren tablonun yaratılmasında emeği geçen herkese..

Eminiz daha birçok EN'ler ve İLK'ler vardır.

Teşekkürler Gözden kaçırdığımız bütün EN ve İLK'ler için....
Atatürk ve Galatasaray


Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ü "bir takım taraftarı" yapmak
çabaları, tarihin gerçekleri karşısında her zaman hüsrana
uğruyor.Ulusların yaşamında çok az sayıda kişi önder niteliğini kazanmış
ve tüm ulusa mal olmuştur. Bu nitelikteki kişilerin kayıtlı belgeler
olmadan sözel tanıklıklara dayanarak birtakım alanlarda tüm ulusun
aidiyetinden koparılıp bazı camialara mal edilmesi yanlış bir tutumdur.
Bu kişiler tarihsel özellikleriyle, kişiler, topluluklar, gruplar ve
camialar üstüdür. Bunun tersini savunmak kişi ve camialara bir öncelik
kazandırmayacağı gibi, toplumsal boyutta da onarılmaz yaralar açar.
Bunun bilincinde olan gerçek önderler de, toplumun tümünü kucaklamayan
ve kurucusu olmadıkları ya da arasında yer almadıkları oluşumlara
katılma konusunda büyük hassasiyet gösterirler. Mustafa Kemal Atatürk bu
özeni göstermemiz gereken kişilerin başında gelir.

Atatürk'ün Galatasaray camiasıyla olan ilişkisi, Galatasaray Lisesi'ni 2
Aralık 1930, 28 Ocak 1932 ve 1 Temmuz 1933 tarihlerindeki
ziyaretleriyle somutlaşmıştır. Çok yakın bir tarihte yitirdiğimiz ve
bugün örneğine pek rastlanmayan "dinozor" gazeteci Metin Toker' in
sözleriyle

"Hiçbir lise Atatürk'ten böyle bir ilgi görmemiştir...Galatasaray,
sadece 'Türkiye'nin' Batı' ya açılan penceresi' değil, Atatürk
devrimlerinin en önemlilerinden, belki de en önemlisi laisizmin
kilometre taşlarından biri olmuştur.

Nasıl Harp Akademisi, Harbiye ve Mülkiye sıradan eğitim müesseseleri sayılmazsa Galatasaray da sıradan bir lise sayılamaz."

Evrensel bir sevgi

Galatasaray camiasının Atatürk'e karşı duyduğu sevginin evrenselliği 956
okul numaralı Celalettin Som' un satırlarında çarpıcı bir biçimde dile
gelir:

"Galatasaray Lisesi 7. sınıftaydım. Sınıf, müdür merdiveni karşısında,
ön avluya bakan, müdür odasından sonraki ilk sınıftı. Beyoğlu
Caddesi'nin bütün gürültüsü duyulurdu. İlk dersimiz Fransızcaydı.
Hocamız Monsieur M. Journé anlatıyordu...Birden bütün sesler
sustu...Koyu sessizlikte mektebin önünde virajı alan tramvayın acı
çığlık sesine benzeyen demir tekerleklerin raylara sürtünmesinden çıkan
ses kulaklarımızda çınladı...M. Journé ders anlatmayı kesmiş, başını
elleri arasına almış ağlıyordu!..Tarih 10 Kasım 1938 saat 9'u 5
geçiyordu...ATATÜRK vefat etmişti." İşte o günlerde evrensel ve
toplumlar üstü bir devlet adamına karşı duyulan evrensel sevgi budur.




Galatasaray Lisesi'ni İlk Ziyareti

1930 yılında dünyanın ve Türkiye'nin, siyasal ve toplumsal konjonktürü
oldukça hareketlidir. Atatürk 18 Kasım'da bir yurt gezisine çıkar ve
İstanbul'a döndükten sonra bazı okulları ziyaret ve teftiş eder.
Devletin resmi yayın organı Ayın Tarihi mecmuası bu olayı şöyle anlatır
(cilt 23-24, sayı 79-81, sayfa 6630-6631):

"3.12.1930; Reisicumhur Gazi Hz. saat ikide otomobille saraydan hareket
ederek sıra ile Harp Akademisi, Mülkiye ve Harbiye
Mekteplerini...buradan Galatasaray Lisesi'ni teşrif ettiler.(...)
Galatasaray Lisesi'nde kütüphanenin hatıra defterini imzaladılar. Daha
sonra müdür odasında bir müddet oturarak mektebin vaziyeti umumiyesi ve
talebenin durumu hakkında konuştular. İmla, resim ve lisan derslerinde
bulundular, mektep müdüründen uzun uzadıya izahat aldılar..."

Şimdi devlet arşivlerinden edinilen bu kuru ve nesnel bilgilerin yanına
çağdaş yazınımızın öykücülüğünün ve tiyatro yazarlığının bir klasiği
olan, benzersiz kurgu işçiliğinin yanı sıra edebiyatımıza 'humour'
denilen ince alayı ve gözlem gücünü de kazandıran ve bir Galatasaraylı
olan ustanın kalemine, Haldun Taner'in gözlemlerine başvuralım ve bu
ziyareti bir kez de onun anlatısından dinleyelim:


Şarklıların Efsaneye Düşkünlüğü

"Ya sekizde ya dokuzda idik. Demek ki otuz, otuz bire rastlıyor.
Mektepte bir telaş, bir kıyamet. Taş tablolar boyanıyor, yıkık yerler
sıvanıyor. Meğer Gazi Paşa gelecekmiş. İdare her sınıfa Afet Hanımın,
baskısı henüz bitmemiş Yurt Bilgisi kitabından üçer nüsha dağıttı.
Talebeler kımlanıyor: 'Ah bir bizim sınıfa girse.' Hocalar başka gûna:
'Allah vere bizimkine girmese.' (...) Atatürk'e bakıyorum, resimlerinde
sık sık gördüğümüz pozlarından birinde: Sol elinin iki parmağını üst
yelek cebine takmış, başı hafif öne eğik, çatık kaşları ve o meşhur
bakışıyla gözünün üstünden müdüre bakarak anlattıklarını dinliyor. Biz
Şarklılar neden ille her şeyi büyütüp efsaneleştiririz. Aklı başında
insanlardan duymuştum: 'Bakılamıyor efendim,' diyorlardı. 'İmkânı yok
gözlerine bakılamıyor. Çenesine kadar hadi neyse ne ama, başınızı daha
yukarı kaldırdınız mı, gözleriniz iki kuvvetli projektörle karşılaşmış
gibi kamaşıyor, çarpılıp sersemliyor, bir şeyler oluyorsunuz.' Ben bunu
duydum ya, şimdi korkudan başımı kaldırıp da yüzüne bakamıyorum. Bütün
görebildiğim: Saatinin kösteği, yeleği, sol elinin yelek cebine dalmış
iki parmağı, kolalı devrik yakası, hadi bilemediniz biraz da çenesinin
ucu...Hepsi bu kadar. Ama çocukluk işte, şeytan dürttü. Ya herrü ya
merrü deyip birden daha yukarı bakıverdim. A, ne kamaşma ne çarpılma,
işte pekala bakılabiliyordu. Hatta müdür de bakabiliyordu. Hoca da
bakabiliyordu.

Bu Gözlerden Hiçbir Şey Kaçmaz

Gerçi projektör, şimşek filan edebiyat ama, şunu söylemeli ki, bu bakış
pek öyle herkesin bakışına da benzemiyordu. Bu gözler bir yere bakıyor
ama baktığı şeyden çok daha gerileri çok daha derinleri görüyor gibi
idiler. O gün, orada, onun karşısında çocuk kafamın koyduğu ilk teşhis
şu oldu: Bu gözlerden hiçbir şey kaçmaz arkadaşlar. Bu adam
kandırılamaz, aldatılamaz. Bu adam mugalataya, laf cambazlığına pabuç
bırakmaz. Bu adam, bilmek için öğrenmiş olmaya ihtiyacı olmayan,
bildiğini bilen, bilmediğini de şıp diye sezen bambaşka bir
insandır(...) Atatürk mektepten ayrılmak üzere iken paydos trampeti
çaldığından hepimiz bahçeye boşandık. Rahmetli, maiyetindeki mutat
zevata bir şeyler söyledikten sonra talebe kalabalığının ortasına
dalıverdi. O, tek başına, ortamızda, maiyetindeki zevat ise geride, çok
geride, mektebin iki kanadı da açılmış cümle kapısına doğru yürümeğe
başladık. Atatürk, yüzünü daha iyi görebilmek için yengeç gibi yampiri
yampiri hatta gerisin geri yürüyen bir sürü çocuğun arasında, iki eli
ceketinin iki yan cebinde, gururlu ve gülümser ilerliyordu. Büyük
kapının önüne binlerce meraklı birikmişti. El ele vermiş polisler
kaldırımlardan taşan halk kitlesini zor zaptediyorlardı. Karşı
apartmanların her bir penceresinde ben diyeyim, on, siz deyin yirmi baş.
Atatürk görününce bir alkış koptu. Aklımıza gelmiş gibi biz de onlara
uyduk. Atatürk bu alkışlar arasında otomobiline bindi (...) Akşam,
etütte yoklama yapılınca, o kargaşalıkta iki açıkgöz arkadaşımızın
neharilere karışıp mektepten kaçtıkları anlaşıldı. Geçmiş zaman,
kendilerine idarece bir ceza verildi mi idi, pek hatırlamıyorum. Galiba,
bu tarihi günün yüzüsuyu hürmetine, Beyoğlu'nda sürtüp durdukları
yanlarına kâr kaldı idi. E, artık o kadar da olmasın mı?"

İkinci Ziyaret

Mustafa Kemal, 28 Ocak 1932 Perşembe günü Beyoğlu'nda otomobille çıktığı
bir gezinti sırasında saat 16'da Galatasaray Lisesi'ni ikinci kez
ziyaret ederek onurlandırmıştır. Lisedeki tarihi Tevfik Fikret salonunda
verilen bir müsamereyi izlemiş ve oyunda rol alan öğrencilere övgüler
yöneltmiştir. Niyazi Ahmet Banoğlu'nun "Atatürk'ün İstanbul'daki Hayatı"
adlı yapıtında bu ziyaret hakkında bilgi verilmektedir.

Üçüncü Ziyaret

Atatürk'ün Galatasaray Lisesi'ne üçüncü gelişinin tarihi 1 Temmuz
1933'tür. Gazi bu gelişinde öğrencilerin Tarih-Coğrafya-Yurt Bilgisi
grubundan geçirdikleri orta mektep bakalorya sınavlarına bizzat katılmış
ve çeşitli sorular sormuştur. Maiyetiyle (Riyaseticümhur Katibi Hikmet
(Bayur), Başyaver Celal, Yaver Şükrü ve Cevdet Beyler ve Muallim Afet
Hanım) Lise' ye gelen Atatürk talebenin alkışları arasında Müdürlük
odasına çıkmış, burada müdür Tevfik Bey ve öğretmenlerle okul hakkında
görüştükten sonra doğruca imtahan odasına girmiştir.

İlhan E. Postacıoğlu'nun anılarından Gazi'nin imtahan odasına girdiğinde
sınavdaki öğrencinin Bandırmalı Ahmet olduğunu öğreniyoruz. Ardından
Serbest Fırka'nın kurucusu Fethi Okyar'ın oğlu Osman (Okyar) sınav
odasına alınır. Sınavdan çıkan Osman Okyar'a Atatürk tarafından babasına
selam söylendiği öğrenciler arasında hızla yayılır ve büyük bir
memnuniyet uyandırır. Atatürk'ün Galatasaray Lisesi öğrencilerine
yönelttiği bazı sorular şunlardır: Atilla'nın Romalılar'la ilk harbi;
Sevr muahedesiyle, Lozan muahedesi arasında ne gibi farklar vardır?; Eti
medeniyeti; Devletçiliğin ve fertçiliğin mukayesesi; Şimendifer
siyasetimiz; Malazgirt Meydan Muharebesi; Din ve laiklik üzerine
sorular; İspanya yarımadası; Mudanya Mütarekesi; Bizanslılarla Türklerin
ilk temasları; Referandum ve halk oylaması vb. Sınavlar gecenin
ilerleyen saatlerine kadar sürmüş ve Atatürk Galatasaray Lisesi'nden
memnun kalarak ayrılmıştır. Dönemin okul müdürü olan Tevfik Ararat o
günün izlenimlerini şu sözlerle anlatır:

"1 Temmuz 1933, Galatasaray Lisesi'nin yaşadığı en büyük gündür; o gün
Gazi Hazretleri, müessemizde beş saat bir çeyrek saat kalmışlar, ve
birinci devre Tarih-Coğrafya-Yurtbilgisi mezuniyet imtahanlarına giren
talebemizden dokuzunu imtahan etmek lütfunda bulunmuşlardır. Galatasaray
Lisesi, bundan sonra, o unutulmaz günü her sene anmak ve tekrar yaşamak
için aynı devrenin aynı imtihanlarını daima aynı güne koyacaktır."



Bu yazı, "Dünden Bugüne Galatasaray" (Hazırlayanlar: Vefa O.
Semenderoğlu-Osman Tamburacı), "Atatürk Önünde Tarih Bakaloryası" (İlhan
E. Postacıoğlu), "Şişhaneye Yağmur Yağıyordu; Ayışığında Çalışkur"
(Haldun Taner), "Atatürk ve Galatasaray" (Galatasaray'ın 500.
Yıldönümünü Kutlama Komitesi), "Galatasaray Tarihine Ait Belgeler:I
(1868-1933) (Orhan Koloğlu) başlıklı kitap ve belgelerden Metin Pınar
tarafından derlenmiştir.
------------------
Galatasaray Spor Kulübü'nün kuruluş hazırlıkları, o zamanlar Galatasaray
ı Sultanisi adıyla anılan lisede yapıldı. Sonradan kayıtlara 1 numaralı
kurucu olarak geçen Ali Sami Bey'le birlikte, Asım Tevfik, Emin Bülent,
Bekir Sıtkı, Reşat Şirvani, Celal İbrahim, Tahsin Nihat, Abidin Daver
ve Refik Cevdet kurucular olarak bilinir. 1 Ekim 1905'te Galatasaray
Terbiye-i Bedeniyye Kulübü adıyla kurulan birliğin amacını da Ali Sami
Yen şöyle anlatır: "Amacımız İngilizler gibi toplu halde oynamak, bir
renge ve isme sahip olmak. Türk olmayan takımları yenmek.
Kulübün adının Gloria (Zafer) ya da Audace(Cesaret) konulması yolunda
görüşler ortaya atılmışsa da, sonuçta Galatasaray olmasında anlaşmaya
varılmıştır.Araştırmacı Cem Atabeyoğlu, Galatasaray adının, bu takımın
yaptığı ilk maçta Rum ekibini 2-0 yenerken, seyircilerin onlardan
"Galatasaray ı efendileri" diye söz etmelerinden doğduğunu yazar.
Bunun üzerine kurucular da ismi benimserler ve " Adımız Galatasaray ı
olsun" derler. Galatasaray Lisesi gibi Türk Milli Eğitiminde çok önemli
bir yeri olan kurumun bağrından çıkan Sarı Kırmızılı kulüp, kültürel
boyut da dahil olmak üzere, pek çok yönden de öncü olma niteliğini her
zaman sürdürecektir. Galatasaray'ın 1 numaralı kurucusu Ali Sami Yen,
Ellinci Yıl kitabında kuruluşun öyküsünü şöyle anlatır:"1 Ekim 1905'te
mektebin beşinci sınıfında edebiyat öğretmenimiz merhum Mehmet Ata
Bey'in dersi esnasında birkaç arkadaş başbaşa vererek Galatasaray'da bir
futbol kulübü kurmaya karar verdik. İlk girişimler oyuna ve mücadeleye
yönelik arkadaşlardan Asım Tevfik Sonumut, Reşat Şirvani, Cevdet
Kalpakçıoğlu, Abidin Daver, Kamil ... gibi gençlerdi. Okulda eğitim
gören Bulgar ve Sırp öğrencilerden çevik ve kuvvetli olanlar da bize
katılmışlardı. Asım'ı muhasebeciliğe, Cevdet'i ikinci reisliğe seçmiş,
kendim de reis olmuştum.Asım her hafta arkadaşlardan birer kuruş
toplamakta mahir olduğu için kendisini muhasebeci yapmıştık. Ben
Reisliği topu yağlayıp şişirmekle almıştım. Topumuza evladım gibi
bakardım. Zaten varımız yoğumuz da toptu. Mektebe gelirken domuz
sokağından geçer, domuz yağı alırdım.
Topu onunla yağlar, şişirirdim; yamasını yeni pabucumdan kesmiştim. Bunu
gören arkadaşlar, bana hepimizden fazla paye vermişlerdi. Yani o zaman
reisliğe ve diğer vazifelere payeyi en çok çalışan kazanırdı. Cevdet de
ikinci reisliği formaları yıkadığı için almıştı. Maksadımız İngilizler
gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve isme malik olmak ve Türk
olmayan takımları yenmekti."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Galatasaray Geçmişi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Beşiktaş'ın Tarihi Geçmişi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Serverler Pvp Pvpserverler Pvp metin2 Metin2 pvp server tanıtımları :: Spor :: Futbol-
Buraya geçin: